Sayın GÜLÇİÇEK sohbetimize hoş geldiniz. Bize biraz kendinizi tanıtabilir misiniz? Hangi okullardan mezun oldunuz? Hangi eğitimleri aldınız?
– 1964, İstanbul doğumluyum. Işık lisesindeki, ilk ve orta öğretiminden sonra, şimdiki yerinde hali hazırda faaliyette olmayan, tüm kardeşlerim gibi 1982’de Ata Kolejinden mezun oldum. Aynı yıl Amerika Birleşik Devletlerinde Rutgers Üniversitesinde okuduktan sonra, Kean Üniversitesinde Ekonomi’den BA aldım, minörümde Kimya idi.
Günümüzde ülkemizin güzide işletmelerinden olan GÜLÇİÇEK KİMYA’nın kuruluş ve bugüne kadar gelişiminin öyküsünü öğrenebilir miyiz?
– Babamın da birçok röportajında belirttiği üzere, kendi kariyerine bir kolonya firmasında satış ve pazarlama müdürü olarak başladı. 1961’de ise Tahtakale’de küçük bir dükkânda esans toptancısı olarak ticaret hayatına atıldı. Bunu 70’lerde Bomonti’ye taşıyarak zamanındaki şirketin ilk üretim hamlesini başlatmış oldu.
1983’te şimdiki Ayazağa’daki yerimizde tesisleşmeye gidildi. O zaman çerçevesinde değerlendirilirse bence korkusuz ve çok cesaretli bir atılım yapmış… Şimdi şirket çok yakın bir tarihte, eşi benzeri görülmemiş, -bunu bütün samimiyet ve tevazu ile söylüyorum- dünyada benzeri olmayan tüm Türkiye’de örnek gösterilecek, önce insan odaklı bir tesisleşmeyle Gebze’ye taşınacak…
Esans işinin duayenlerinden olan babanız MİŞEL GÜLÇİÇEK’in size mesleğinizde kendinizi geliştirmenize ne gibi katkıları ve hangi öğütleri oldu?
– En önemli katkısı, beni iş hayatına 1977 yılında, o zamanın duayeni olan ÜMİT ESANS deposuna yazları çırak olarak göndermek oldu. Ortaokul ve lise yıllarında çalışma hayatını erken tanımak geleceğe dair benim için büyük bir avantaj oldu. Onun verdiği öğütlere gelince hakikaten hiç duyulmamış deyimleri vardır. Bir gün onları literatüre aktarmayı düşünüyorum.
Bugün hangi sektörlere esans vermektesiniz? Esansın öneminden biraz söz edebilir misiniz?
– Esansın nihai tüketicideki etkisi çok büyüktür. Size şu kadarını söyleyebilirim ki, Türkiye’de hiçbir üretici “Fragrance free” ürün yapmaz, yapamaz; çünkü ürün tüketici ile buluştuğunda satmaz. Kısacası; tüketicide “Kokmayan ürün, eşittir kötü ürün” algısı yaratıyor. Tabii ki ürünün, senelerin bilgi ve tecrübesi mükemmel bir performansla kokulandırılması, o ürünün satışını da çok olumlu etkiliyor. Biz de işte tam bu noktada devreye giriyoruz. MG GÜLÇİÇEK KİMYA, koku ile ilgili her alanda tedarikçilerine destek olmakla beraber, iş ortaklarının piyasada iddialı bir oyuncu olabilmeleri için elinden gelen tüm gayreti bilgi ve donanımını karşı tarafa aktarmaktan hiç imtina etmeyen hizmet odaklı bir kuruluştur.
Ülkemizde aile şirketlerini büyüterek sürdürmek ve bunu yaparken ortaklar arasında fikir birliğiniz sağlamak, dengeleri korumak ve birlikte çalışmak oldukça zordur. Sizin mükemmel bir ahenk yarattığınızı gözlemlemekteyiz. Bunu nasıl sağladınız? Sizden sonrakilere hangi mesajları veriyorsunuz?
– Aslında şirketler gelişip büyüdükçe, egoların da aynı oranda ön plana çıkması kuvvetle ihtimaldir, diye düşünüyorum. Sevgi ve saygının olduğu bir yerde, ortak amaç ve hedefler doğrultusunda, iyi bir iş bölümü yapıldığında, tabi ki bir ahenk oluyor. MG GÜLÇİÇEK KİMYA’da geçerli ve devam eden formül de budur. Bence başka aile şirketlerin de bu ego meselesini kendi aralarında iyi değerlendirmeleri gerekir. Benim başka aile şirketlerindeki bireylere tavsiyem; kendi anayasalarını belirlemeleri, kendi içlerinde bir “Merit” (*) sistemiyle iş ve görev dağılımlarını yapmaları olurdu.
Şirketinizin ülkemizde ilk defa yapılan bazı uygulama, AR-GE çalışmaları ve yenilikleri oluğunu biliyoruz, bize biraz bunlardan söz edebilir misiniz?
-Ş irketimizin bu sektörde, -altını çizerek söylüyorum- her zaman ilklerin öncüsü olmuştur. Hali hazırda sektördeki liderliğimizi kararlı adımlarla devam ettireceğiz. AR-GE’miz deki ilklerden biri olan ve bizi farklı kılan en önemli özelliklerden biri de, 100 çeşide yakın esans hammaddesini kendimiz üretmemiz. Bunu değil Türkiye’de, dünyada sadece çok uluslu şirketler yapıyor. Kendimize ait 2 tane “Captive” hammaddemiz bulunmakta, yani molekül yapısı tamamen bize ait. Yeni yerimizde ise alt yapı çalışmaları ve araştırması bitmek üzere olan “Mikroenkapsülasyon” (**) sistemi kurup yine yeni bir ilke daha imza atmış olacağız.
Eminönü’nde ilk olarak iç piyasaya yönelik üretimle başladınız, şimdi ise onlarca ülkeye ihracat yaptığını biliyoruz. Hangi ülkeler başı çekmektedir? Önemli markalar var mı?
– İhracat bizim bünyemizde her zaman var olan deneyimli olduğumuz bir faaliyet alanımız. Şu an düzenli olarak irili, ufaklı ama sabit 57 ülkeye ihracatımız var. Bunların içinde, ABD ve İngiltere’de bir “Multinational” dünya devi, Fransa ve İtalya’da dünya çapında ünlü markaların ürünlerinde MG GÜLÇİÇEK Esansları bulunmakta. Aynı zamanda Ortadoğu ve Afrika’da faal olduğumuz bölge olarak duruyor. Zaten, tüm bu veriler hangi firmanın ne kadar ihracat yaptığı devletin kayıtlarında, IMMIB sitesinde yer almakta. (http://www.immib.org.tr) Bunun için fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum.
Eminönü, Bomonti ve şimdi Ayazağa’da devam eden üretiminiz, pek yakında Gebze’de devam edecek? Yeni fabrikanızda ne gibi yenilikler ve farklılıklar yapacaksınız?
– Daha önce de bahsettiğim gibi GOSB, Avrupa’nın en prestijli sanayi sitesinden bir tanesi ve biz burada geleceğin üretim ve aynı zamanda çalışanlarımız için bir yaşam meskeni inşa ediyoruz. Teknolojik anlamda Türkiye’de eşi olmayan, dünyada bir ilk ve devrim sayılabilecek sistemi kuruyoruz. Bu tesiste çalışanlar ve bizi yurt dışından ziyarete gelenler için, bir otel, sinema ve eğlence salonları, yarı olimpik yüzme havuzu, fitness, sağlık merkezi ve mescit yapıyoruz. Tüm bu yatırımı sadece bir fabrika olarak değil, beraber çalıştığımız iş arkadaşlarımıza, bir çekim ve mutluluk merkezi haline getirmek için yapıyoruz. Mutlu çalışan arkadaşlarımızın araştırmaya, geliştirmeye ve üretime daha çok katkı katkıları yapacaklarına inanıyoruz, bu nedenle bunu başarmak niyetindeyiz.
Birazda pazarlamadan söz edelim. Ne gibi pazarlama faaliyetleriniz var? Dünya trendlerini nasıl takip ediyorsunuz? Müşterilerinizin beklentilerine nasıl cevap veriyorsunuz?
– Ben gerçek pazarlamanın “Fark ve inanç” olduğuna hep inandım. Sizin pazarladığınız ürünle, karşı firmanın sunduğu ürün arasındaki farkı net ortaya koymanız gerekiyor. Tercih edilme sebebinizi bunun üzerine inşa etmeniz lazım kanımca, kendi felsefemde hep böyle olmuştur. İnsan inandığı, güvendiği ve tabii ki de bilgi sahibi olduğu her şeyi pazarlayabilir. Bu yüzdendir ki MG Gülçiçek’te başka bir firmanın sır gibi sakladığı şeyler tüm ekip ile paylaşılır. Bu Know-how tabi ki tüm satış pazarlama ekibini tam bilgili kılıyor. İçeriğini bildiğiniz bir ürünü pazarlamak da kolaylaşıyor ve bu elektrik te karşı tarafa çok olumlu yansıyor. Pazarlamanın bir diğer ayağının da meraktan geçtiğini düşünüyorum. Tüm dünya trendlerini takip etmenin bol ürün alışverişinden, hammadde firmalarının da sürekli geleceğe yönelik trend tanıtımlarından belirliyorsunuz.
Bu sektörde çalışmak isteyen ve yükselmek isteyen gençlere ne gibi önerileriniz olabilir?
– Benim sadece bu sektörde değil, iş hayatında başarılı olup yükselmek isteyen gençlere tavsiye edeceğim önerilerin başında merak duygularının olması gerektiğini düşünüyorum. İnsan merak ettikçe kendini geliştirip, aşabiliyor.
Birazda sizin çok farklı yönünüzü tanımak isteriz. İyi bir sporcu olduğunuzu biliyoruz. Ne gibi spor faaliyetleri yapmaktasınız? Bu yoğunluğunuzun arasında nasıl fırsat yaratıyorsunuz?
– Hayatta tek vazgeçilmezim spor. Yaz kış atletizm ile ilgileniyorum. Yaşamımda ödün vermediğim ve randevusunu başka bir şey için asla bozmadığım tek şey spor. Ben uzun vadeli yapıldığında bunun da bağımlılık yaptığını düşünenlerdenim. Zamanında bana bir dostum söylemişti, eğer 3-4 günlük iş seyahatine koşu ayakkabını götürüyorsan, bil ki bağımlısın demişti. Çok şükür ki spora bağımlıyım.
Sizce bir iş adamının veya yöneticinin, kendini geliştirmenin dışında ne gibi çalışmalara veya faaliyetlere zaman ayırması gerekmektedir?
– İnsan hangi yaşta olursa olsun kendini hep güncel tutmaya gayret göstermeli. Ben babamda bunu hala görüyorum. Kendi yaşında, zamana da meydan okuyor. Popüler kültürü mutlaka bir yerinden yakalamaya çalışıyor. Bu herkes için çok önemli. Hayat, insanoğlu için çok kısa ve zaman ise çok ama çok hızlı akıyor. Etrafınızdaki tüm güzellikleri görebilmek, önümüze çıkan zamanı yakalayıp güncel bir şekilde sosyal yaşamak, aslında bitmek bilmeyen bir yarış içerisindeyiz, gibi geliyor bana hayat. Ben “Relax” bir insanım, ilk önce hayatımı “Ben” için yaşarım diyorsanız, başarının bu dünya üzerinde size biçtiği payı da ancak o kadar olacaktır. Herkes bu yarışta sistemin içinde verdiği kadarını alabiliyor. Gerek iş hayatında gerekse aile yaşantısında.
Sizi ve çalışmalarınızı yakından tanıma fırsatı bulduk; başarılar diliyoruz.
———————————————————————
Söyleşi yapan : Hakan Okay; Mayıs 2012
———————————————————————-
Yazarın notları:
(*) Merit Sistemi (Liyakat Sistemi) : İstihdam edilecek kişilerin, kişisel dostluk, aynı partiden olma veya aynı siyasi görüşü paylaşma, soyluluk vb. ölçütlere göre değil; görevin gerektirdiği yeterlilik, nitelik ve yeteneklerin ölçüldüğü, aynı şartları taşıyan herkesin katılımına açık olarak yapılan sınav yoluyla belirlendiği sistem.
(**) Mikroenkapsülasyon Sistemi: Sıvı, katı veya gaz formundaki değisik mikro boyuttaki maddeleri kapsüller içinde hapsetme teknolojisi olarak tanımlanır. Bu teknikte kaplanan materyal, belirli şartlar altında kontrollü oranlarda serbest hale geçer.