Sayın BÜKÜLMEZ sohbetimize hoş geldiniz. Bize biraz kendinizi tanıtabilir misiniz? Hangi okullardan mezun oldunuz?
– Merhaba Hakan bey, şimdi ismi Robert Lisesi olan, bizim zamanımızdaki ismi ile Arnavutköy Kız Koleji’nde okudum.
İş hayatına nasıl başladınız? Şirketinizi nasıl kurdunuz? Mum işine nasıl girdiniz?
– İş hayatına farkında olmadan girdim! Mum üretimine hobi olarak başladım. Çoğaltılabildiğini görünce satmayı düşündüm ve o tarihlerde, 1970 seneleri, çok bakir bir piyasa varmış! Utana sıkıla, pek az olan satabileceğim yerlere başvurarak, iş dünyasına bir mum üreticisi olarak adım attım.
Tam profesyonel olmam ise, yine o tarihte yeni açılan Intercontinental (Şimdi ismi The Marmara – Taksim) ve Sheraton (Şimdi ismi Intercontinetal – Taksim) Otelleri için üretim yapmam ve Paşabahçe Mağazalarına da mum vermem ile başladı. Fatura yazmak gereği ile maliyeye müracaat etmemiz lazımdı ve böylelikle şirketimiz TAY MUM kurulmuş oldu.
Üretmiş olduğunuz mumların tasarımını nasıl yapıyorsunuz? Dünyadaki trendleri nasıl takip ediyorsunuz?
– Mumların tasarımı tamamen bize ait. Bizim ”Anadolu Medeniyetlerinden Etkilenmeler” isimli koleksiyonumuzdaki mumlar dünya piyasaları için de bir ilkti! O zamana kadar arkeolojik kazılardan çıkmış, müzelerdeki eserler mum modeli olarak kullanılmamıştı… Arkeolojiyi ve eski eserleri sevdiğim için, ”Bunlar mum olarak ne güzel olur” diye yapmak istiyor, fakat iki-üç sene sadece yapmak isteyip, nasıl yapabileceğimi bilemeden araştırıyordum!.. Kalıp almayı ne kendim biliyordum, ne de onu yaptırabileceğim bir kişi tanıyordum. Neticede, bir kimya fuarında, Türkiye’de o zamana kadar yaygın olarak bulunmayan silikon malzemesini keşfettim! Ondan sonra, teker teker istediklerimi üretmeye başladım. Tuhafınıza gidebilir ama, bizim yurt dışına ihracatımızdan birkaç sene sonra Avrupa piyasasında bu tip eserler görmeye başladım! Beğendiğim, bana heyecan vereni yapıyorum. Dış etkenleri veya başka hiçbir şeyi takip etmiyorum. Ayıptır söylemesi, biz takip ve taklit edildik!
Tabii bunları yaparken ülkemizde bulunan arkeolojik eserleri hem yurt içinde, hem de yurt dışında tanıtmış olmanın ötesinde, insanların evine kadar dekoratif bir obje olarak ulaştırarak ülkemizin değerlerini insanlara sevdirmiş olmanın gururunu taşıdığımızı belirtmek isterim.
Yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılıyor musunuz? Bu fuarların ne gibi faydaları olmaktadır?
– Yurtiçi ve yurtdışı pek çok fuara katıldık. Yurtiçinde ilklerden olan “Armağan” fuarlarının tanınmamızda çok katkısı oldu. Yurtdışında da Frankfurt’daki Ambiente ve Tendence fuarlarına, bir kere de Paris’te Maison&Object Fuarına katıldık. Özellikle, yeni işe başlayan firmalar için, iyi seçilmiş fuarlar, kendini tanıtmakta çok faydalı oluyor.
Ne gibi pazarlama faaliyetleri yapıyorsunuz?
– Pazarlama faaliyetimiz hep zayıftır. İlk zamanlar, pazarlamaya gerek olmadı, müşteri bizi buluyordu. Ancak bu konuda eksiğimizin olduğunu kabul etmemiz lazım.
Yurtdışı pazarlara açılırken karşılaştığınız zorluklar neler oldu? Yabancı şirketlere karşın sizin avantaj ve dezavantajlarınız oldu mu?
– Doğrusu, yurtdışı pazarlarda kabul gördük, onlar için de yenilik olduğumuzdan, epey ilgi oldu. Ne avantaj, ne de dezavantaj oldu aslında. Tasarlamış olduğumuz mumlarımız beğeni kazandıkça, yabancı pazarlara girişimiz kolaylaştı ve değişik ülkelerden talepler gelmeye başladı. Her işin başı, yaptığınız işe ruhunuzu ve duygunuzu vermekle başlıyor. Siz güzel şeyler yapmaya başladıkça, dünyanın neresinde olursa olsun veya siz nerede üretirseniz üretin mutlaka alıcı ile ürün buluşuyor.
Bu işi kurarken, bir gün üretmiş olduğunuz mumların Türkiye’de ve Yurtdışında tanınmış bir marka olacağını düşünebilir miydiniz?
– Aklımın ucundan dahi geçmiyordu! Ama bugün bulunduğumuz noktada bir “Marka” olmanın sorumluluğunu taşıyor ve omuzlarımıza bazı sorumlulukların yüklendiğini hissediyoruz. Şöyle ki, birikimimizle, kültürümüzle, deneyimizle, el emeği ve göz nurumuzla tasarladığımız mumların yalnızca ülkemizde değil, uluslar arası pazarda varlığını sürdürmesi, markamızın başka ülkelerde de tercih edilmesi ve takip edilmesi için sürekli gayret ve araştırma içinde olmamız gerekmektedir. Kolay marka olunmuyor, ama kolayca unutulabilirsiniz. Unutulmamak için de yenilik yapmak gerekiyor.
Üretmiş olduğunuz mumların yurtdışında taklit edildiğini öğrenmiş bulunuyoruz, bu konuda neler söylemek istersiniz?
– Maalesef, bir İtalyan firma (Milano’da), İstanbul’da ofisimize kadar gelip, sipariş verdi ve bir sefer bizden mum ithal etti. Bir zaman sonra, tesadüf eseri, bizim modelleri, İtalya’da bizim satmadığımız bir mağazada görünce, araştırdık ve öğrendik ki, bizden mum alan kişi, birebir bizim mumların üstünden kalıp alıp Türkiye’de başka bir firmaya daha ucuza yaptırıyormuş!.. Ondan sonra, tatsız bir hukuki mücadele başladı, sözde davayı kazandık ama, o kişi halen kopyaları, bütün dünyaya satıyor… Zaten, “Atı alan Üsküdar’ı geçti”…
Sektörünüzün ve dekorasyon dünyasının geleceği ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
– Sektörde anormal bir rekabet var; Hem ithal (Çin), hem her türlü yerli üretici çokluğu, ayrıca, alıcı büyük firmaların ezici tutumu bakımından bugün için verimsiz bir piyasa olduğunu düşünmekteyim. Dekorasyon piyasasına mum kalıcı olarak yerleşti, o bakımdan devamlı yeni değişik ürünler gelişir sanırım.
Şirketinizi gelecek yıllar için nasıl hazırlıyorsunuz?
– Devamlı yenilik yapmaya çalışıyoruz. Müşterilerimize farklı ve yeni ürünler sunarak, isteği canlı tutmaya çalışıyoruz.
Sektörünüzde çalışan kişilere veya yeni girişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
– Sadece bu sektör için değil, her sektörde bulunan şirketler ve çalışanları için tavsiyelerim şunlar olabilir; Yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmak; “Daha başka ne yapabilirim?”i araştırmak (Arge); Çalışkan olmak; Mutlak dürüst ve samimi olmak ve tabii ki verilen sözü tutmak. Çok ukalalık etmek istemem ama “Olmaz, olmaz”ı unutmamak lazım, her zorun, mutlaka bir çıkışı vardır…
Söyleşi için teşekkür ederiz.
Söyleşiyi yapan; Hakan OKAY, Ocak 2009.