Sayın BAKTIR sohbetimize hoş geldiniz. Bize biraz kendinizi tanıtabilir misiniz? Hangi okullardan mezun oldunuz?
– 1958 İstanbul doğumluyum, ortaokulu English High School (İngiliz Kız Lisesi), liseyi Robert Koleji’nde, üniversiteyi Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nü yüksek lisansla bitirdim.
İş hayatına nasıl ve nerede başladınız? Bugün geriye dönüp baktığınızda, aynı yerden başlamak ister miydiniz? Neleri değiştirmek isterdiniz?
– İş hayatına 1982 yılında kurduğum Nata Reklamcılık A.Ş.’yle başladım. O günlerde henüz Master’ımı tamamlama aşamasındaydım ancak resim de yaptığım için benim tasarladığım ve resmettiğim takvimler özellikle büyük şirketler tarafından beğenilip, büyük adetlerle basılınca reklam ve tanıtım, özellikle tasarım işine girmeye karar verdim. Daha önceleri bir iş tecrübem yoktu ancak tüm üniversite hayatım boyunca iyi fotoğraf çektiğim için fotoğraf ve karanlık oda malzemelerimi alabilmek amacıyla özel İngilizce ders veriyordum. Dolayısıyla o zaman girişimci ruhum olup olmadığını bilmiyordum. Ancak kendi tasarladığım işleri yapmak özellikle bana bağımsızlığımı verdiği için mesleğimden ve kendi işimden özellikle zevk aldım. Bugün aynı şeyleri yaşamak belki değil ama farklı yollardan aynı yere gelmeyi isterdim. Bu bir pişmanlık değil sadece hayatın değişik yüzlerine de görebilme şansımızın olabilmesi. Bugün de ilk başladığımdaki deneyimleri, zorlukları, şansızlıkları kendi hem cinslerim yaşamasın diye özellikle sivil toplum örgütlerinde yer alıyorum, şu anda KAGİDER Kadın Girişimciler Derneği yönetim kurulu başkan yardımcısıyım. İşimden belki daha çok sivil toplum için çalışıyorum ve ideallerim kendimden çok bundan sonra başka kadın girişimciler ve daha iyi bir toplum yaratmak adına küçük de olsa çaba göstermek.
Endüstriyel tasarımın ülkemizdeki yeri hakkında neler söylemek istersiniz? Sizce tasarımcılar ülkemizde ürün tasarımlarında yeteri kadar özgür davranabiliyor ve dünya trendlerini takip edebiliyorlar mı?
– Endüstriyel tasarım üzerine tüm ülke adına bir söz söylemek adına çok da yetkin değilim. Çünkü mobilyadan, cep telefonuna hayatımızın her alanında Leonardo’nun belirlediği altın oranlar çerçevesinde çeşitli tasarımcıların insan hayatını kolaylaştırmak, zaman zaman bu yaşama estetik olarak değer katmak için yaptıkları bir iş endüstriyel tasarım olgusu, bu nedenle özellikle ürün tasarımında ülkemizde maliyetler, hedef kitle, ayrılan bütçe özgürlükleri kısıtlayabiliyor. Global tasarım olarak adlandırılacak kadar form ve fonksiyonun doğru konumlanmış projeler yok değil ancak genel anlamda özgürlük de bazı tasarım alanlarında yetkin olmayan ancak yetkili olan kişilerin müdahaleleri yüzünden tasarımcının özgün ürettiği eserler de olamamakta. İnternet ve dünyayla daha çok iletişimle bizdeki çağdaş tasarımcıların dünya trendlerini takip ettiklerine inanıyorum.
Bugünlerde tasarımlarını yaptığınız şirketlerden nasıl talepler alıyorsunuz? Size verilen bilgileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Katkılarınız nerelerde oluyor? Şirketlerin pazarlama departmanları ile iletişimin öneminden biraz söz edebilir misiniz?
– Birlikte çalıştığımız şirketler taleplerini kendi pazarlama planları doğrultusunda verirler. Biz de bu bilgileri aynı bağlamda ancak estetik ve farklılık prensibine göre yorumlarız ve üretimlerimizi bu kriterler ışığında gerçekleştiririz. Yapılan veya tasarlanan bir ürünün mutlaka bir son kullanıcı, bir hedef kitlesi, bir potansiyel alıcısı olduğunu düşünürseniz özellikle kurumların pazarlama departmanları bu verilerin en doğru değerlendirildiği, sonuçta hedeflenenin marka adına aynı olduğu, ortak çalışma arkadaşlarımız olduğu söylenebilir.
Kendi şirketinizde çalışacak tasarımcıları nasıl seçiyorsunuz? Onları nasıl yönlendiriyorsunuz?
– Kendi şirketimde çalışan tasarımcılarıma özellikle çağın gerektirdiği bilgisayar programlarını en yetkin şekilde kullanan, öncelikle tasarladıkları veya gerçekleştirdikleri her işte akıllarını, vicdanlarını, samimiyetlerini koydukları bir iş yapmalarını öneririm. Özellikle birbirlerinin yaptıkları işleri eleştirmelerini ve değerlendirmelerini önemserim. Tek başına bireysel olarak harika bir iş yapmak önemli değildir, önemli olan bir ekip içinde uyumlu ve disiplinli bir yaratıcılık sergilemeleridir.
Dünya trendlerini takip etmek önemli mi? Bu trendleri aynen uygulamak tasarımcıyı başarıya taşır mı?
– Evet son derece önemli, özellikle global ve küreselleşen dediğimiz dünyada sizin de aktif rol alabilmeniz için, dış pazarlara kendi ürettiklerinizi satabilmeniz için, kapalı değil açık bir ekonomiye ihtiyacımız var. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda tasarım becerisinin gelişmesi, İspanya örneğine de bakarsak son derece önemli… Dünyayla ticaret yapan bir ekonomik model olmak adına dünya trendlerini takip etmek ve onları farklı üsluplarla ve belki de yerel tatlarla değerlendirmek bir tasarımcının rüyası olmalıdır.
Sizce Türk tasarımcılarının dünya vitrinine çıkmaları nasıl mümkündür?
– Bu çok yönlü bir marka stratejisi sorusu, buna tek bir cevap bulunabilseydi özellikle Türkiye’nin marka değerinin çok daha yukarılarda olması sağlanabilirdi. Ekonomik imkânların yanı sıra belirli bir eğitimin de özellikle işveren, devlet ve tasarımcı arasında farklı iş birliklerinin süregeldiği bir düzen içinde dünya vitrinine çıkmak, ortak sinerjik bir karar olmalı, bu karar tutarlılıkla ve uzun bir zaman süreci içinde uygulanmalıdır.
En çok yapmak istediğiniz tasarımlar nelerdir? Veya sizi nelerin tasarımını yapmak heyecanlandırır?
– Kendi mesleğim grafik tasarım olduğu ve sahip olduğum şirket bir reklam-tanıtım ajansı Ring Reklamcılık A.Ş. olduğundan dolayı daha çok reklam tasarımı hala beni ilk günkü gibi heyecanlandırıyor. Özellikle ben kitap tasarlamayı seviyorum.
Genç tasarımcılara ne gibi öğütler vermek istersiniz?
– Genç tasarımcılar haliyle öncelikle lisan bilmeli, tasarım ruhunun nedenini iyi kavramalı ve sonuçta yapılan tasarımın insan hayatına katkısını sürekli göz önünde bulundurmalılardır.
Şirketlere tasarımcılar adına ne gibi bir çağrıda bulunmak istersiniz?
– Bir tasarımcıyla çalışıyorsanız onun mesleki bilgisine, görüşüne güveniniz. Güvenmediğiniz görsel ve zihinsel zekâsını yeterli bulmadığınız bir tasarımcıyla çalışmayınız. Bunu da ona veya kuruluşa dürüstçe söyleyiniz. Sonuçta gerçekten bilgi ve yaratıcılığa tam güvendiğiniz kadrolarla çalışınız.
Pazarlama departmanları ile tasarımcıların işbirliğinin gelişmesinin ne gibi katkıları olabilir?
– Bu soruyu daha önce cevaplandırmıştım ancak her ikisi de birbirleri için vazgeçilmezdir. Hiçbir tasarımcı iş olsun diye tasarım yapmaz, mutlaka her tasarımın bir form ve fonksiyon ilişkisi vardır. Ve bu kavram sonuçta hedef kitle tarafından satın alınacak bir meta olacaktır. Dolayısıyla pazarlama departmanları tasarımcıyı doğru bilgiyle aydınlatan ve yaratılan ürünü en iyi şekilde satışa yöneltecek bölümdür.
Sizce şirketler yeni bir ürünü pazara vermeden önce tasarım konusunda yeterli çalışmaları yapıyorlar mı? Yoksa tasarımdan ziyade, Pazar dinamiklerinin etkisinde kalıp, tasarımı daha geri plana mı itiyorlar?
– Yine her iki bileşkenin de doğru olduğu örnekler olduğu için bu konuda bir genelleme yapmak mümkün değil. Ancak Pazar dinamikleri, Ar-Ge çalışmaları ve ekonomik dengeler de zaman zaman tasarımcıları daha yenilikçi, daha farklı ürünler tasarlama konusunda kısıtlayabiliyor.
Ülkemiz tasarım ve grafik sektörü çalışanlarına neler söylemek istersiniz? Ne gibi mesajlarınız vardır?
– Artık çok gelişen bu yeni sektörde çalışan tüm arkadaşlarım yıpratıcı fakat harika bir yolculuğa çıkacaklar. Önlerinde hep çözülmesi gereken problemler olacak ama hayatın da rastlanılan problemleri çözmek olduğunu düşünürseniz tasarım dünyası da gerçek yaşamdan hiç farklı değil. Tasarımı bir üst olgu olarak değil insan hayatının kolaylaşması, güzelleşmesi ve daha farklılaşması için olduğunu unutmayıp mümkün olduğu kadar yaptıkları işte sorumluluk duymalarını tavsiye ederim. Çünkü tek değil fazlasıyla üretilen her ürün bir tasarımcının rüyasıdır ancak bu rüyanın mutlu sonla bitmesi için her aşamasında kontrol ve titizlik esastır.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Söyleşiyi yapan: Hakan OKAY, Kasım 2008