Sayın TEKBULUT, Hoşgeldiniz. Bize biraz kendinizi tanıtabilir misiniz? Nasıl bir eğitim aldınız? İş hayatınıza nasıl başladınız?
– Elektronik Yüksek Mühendisiyim. Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum. Yaklaşık 1.5 yıl kadar profesyonel çalıştıktan sonra kendi işimin sahibi olma kararını verdim. 7 arkadaşımla birlikte 1984 yılında BilGe Sistem Geliştirme adlı firmamızı kurduk. Acemilikten, bir yıl sonra iflas ettik. İşte o gruptan iki arkadaşımla birlikte Logo Yazılımı 1985 yılında kurduk. O günden beri Logo’da çalışmaya devam ediyorum. Halen Logo Şirketler Grubu Yönetim Kurulu başkanlığını sürdürüyorum. Logo, kanımca Türkiye’de bilgisayar programcılığının yazılım sanayine dönüşümüne liderlik etmiş; herkesin bugün çok sözünü ettiği katma değer ve inovasyon konularına yirmi yıldan önce parmak basmış, bütün varlığını beyin gücünden alan benzersiz bir şirkettir.
İşe başladığımızda hayallerimiz büyüktü; bir Dünya devi olabileceğimizi düşledik hep. Ancak bizim büyüme sürecimiz Türkiye’nin en çok ekonomik çalkantı geçirdiği bir dönem oldu. Dört büyük ekonomik krizden sağ salim, ama defalarca sermayemizi kaybederek çıktık. Yine de bugün Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar geniş bir coğrafyada tanınan bir Türk teknoloji şirketi olmayı başardık. Mutluyum.
Şirketinizi bize biraz tanıtabilir misiniz?
– Kanımca Logo, Türkiye’de bilgisayar programcılığının yazılım sanayine dönüşümüne liderlik eden şirkettir. Yurt içi ve dışında birçok ödül almıştır ve İMKB’ye açılabilen ilk bilişim şirketi olma özelliğini de taşır. Şu anda şirketimiz 150.000’den fazla paket satışı gerçekleştirmiştir. Türkiye’de her sabah en az 1 milyon kişi bizim ekranlarımızı açarak güne “Merhaba” demektedir. Küçük ve orta boy şirketlerin operasyonel ve finansal iş süreçlerini organize eden her boydan yazılımlarımızla Türkiye’de ve Azerbaycan’da pazar lideriyiz. Kazakistan, Rusya, İran ve Ortadoğu bölgesinde de geçtiğimiz yıldan beri hızlı bir ilerleme gösteriyoruz. 27 ülkeye ihracat yapıyoruz. Almanya ve Dubai’de olmak üzere iki bölge şirketimiz, yaklaşık 225 çalışanımız var. Çalışanlarımızın %80’i yüksek okul mezunu ve yarıya yakını bayan. Modern bir şirketiz. Bayilerimiz ve müşterilerimizle birlikte oluşturduğumuz ekosistemde yaklaşık 10,000 kişiye iş sağlıyoruz. 25 milyon dolar civarında satış gelirimiz var, ama ürettiğimiz pazarın büyüklüğü 75 milyon dolar civarında.
Şirketinizin bu günkü seviyesine gelmesinde etkenler neler olmuştur?
– Şirket içinde ve dışında insanlara güvenmek, güven vermek, herkesi yaratıcılığını ve kapasitesinin zirvesinde üretebileceği bir ortamı yaratmak ve sürdürmek, olabilecek en iyiyi üretmeye çalışmak, sözünü tutmak ve dürüst olmak…
Hangi pazarlama faaliyetlerini yaptınız?
– Bizler mühendisiz. Bu nedenle başlarda pazarlamadan pek anlamıyorduk. Hayat bize “Marketing is eveything” (“Pazarlama her şeydir” – Yazarın Notu.) deyişinin neden söylendiğini gayet iyi öğretti. Bu arada satış ile pazarlama arasında kesin bir ayırım yaptığımı belirteyim. Süreç içinde sektörümüzde pazarlamayı en iyi bilen ve uygulayan firma konumuna yükseldik. 1980’lerde ve 1990’larda kapılarda tencere satan kişilerin yaptığı işine pazarlamacılık deniliyordu ve aşağılama olarak kullanılıyordu. Biz pazarlamayı ürün geliştirmeden, dağıtıma ve satış sonrası hizmet süreçlerine kadar her yerde uyguladık. Marketing’in 4P’sini de uyguluyoruz.
Halen yürütmekte olduğunuz pazarlama faaliyetleri var mı?
– Olmadığı bir dönem yok ki. Sürekli yeni ürün çıkaran bir firmanın, kendi markasına sahip olan bir firmanın, pazarlamayı bırakması mümkün değil. Tekrar etmek istiyorum, pazarlama bir süreçtir tanıtım ve reklam kampanyası değildir. İş yapıyorsanız, pazarlama yapıyorsunuz demektir. Böyle düşünüyorum
Şirketinizde ayrı bir pazarlama departmanı var mıdır?
– Kendi teknolojinizi üretiyorsanız ve kendi markanızla piyasaya çıkacaksanız, yani fasoncu değilseniz, Ar-Ge ve pazarlama sizin en önemli ki departmanınız olmalıdır. Logo’da öyle dönemler oldu ki, pazarlama departmanı satış departmanından büyüktü.
Sizce yeterli, pazarlama faaliyetlerinde bulunuyor musunuz?
– Daha iyisini tabii ki yapabiliriz. Ama en etkin ve en verimli olanı, pazarlamayı bir düşünce, davranış ve tutum olarak bir şirketin tüm elemanlarının içselleştirmesidir ki, bunu oluşturmak konusunda yapılacak daha çok iş var.
Halen sürdürmekte olduğunuz faaliyet alanı dışında, yeni alanlara girişiminiz olacak mı?
– Bilişim sektörü çok hızlı gelişen, dönüşen ve dönüştüren bir sektör. Varolduğunuz yeri korumak bile çok büyük bir düşünsel ve fiziksel çaba gerektiriyor. Bilişim teknolojileri içinde daha yapacak çok işimiz olduğunu düşünüyorum
İnovasyon konusunda neler söyleyebilirsiniz ve şirketinizde bu yönde çalışmalar var mı?
– Bilişim sektörü son yirmi yılın en inovatif sektörü oldu. Kendi gelişirken, sürekli kendini yeniledi ve başka sektörleri de etkiledi, dönüştürdü. İnovasyon bizim işimiz. Kendimizi sürekli yenilemek, hatta yeniden yaratmak zorundayız. Bizim sektörümüzde yıkıcı (disruptive) inovasyon çok yaygın. Cep telefonunun araba telefonlarını yok etmesi, MP3 çalarların CD sektörünü yıkması gibi, Görsel yazılımların karakter bazlı yazılımları yok etmesi gibi. Bu nedenle sizi başarıya ulaştıran yönünüz çok kısa zamanda en büyük dezavantajınız haline gelebiliyor. Bizim sektörde iş yapma bilgisayar oyunu gibi. Canavarları öldürdükçe çoğalarak geliyorlar.
Sektörünüz için bir Stratejik Planlama yapma imkânınız var mı? Siz şirketiniz için yaptınız mı?
– Mecburen var. Bir Ar-Ge projesi 4-5 yıl sürüyor. Bu dönemin sonunda bambaşka bir dünya olabiliyor. Bu nedenle bu sürecin çok iyi planlanması gerekli. Ancak bizim hiçbir stratejik planımız yazıldığı gibi uygulanamadı, süreç içinde değişti. Bu kadar hızlı değişen bir sektörde de başka bir yol yok. Zaman içinde planlar hakkındaki görüşlerim Lee Laccoca’nın bir görüşüyle paralelleşti. “Her zaman bir plan olmalı ama bu plan bir sayfayı geçmemeli.” Bir de bence bu planı herkes anlamalı. Raflarda duran doktora tezi kılıklı bir plan yerine herkesin anladığı ve etkin bir şekilde uyguladığı bir sayfalık bir planı tercih ederim.
Sektörünüzde faaliyet gösteren veya bu sektöre girmek isteyen yeni girişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?
– Türkiye’de her yeni işe girene şunu soruyorum: “Nasıl para kazanacaksınız?” Genelde cevap şu oluyor “Ben hepsinden ucuza satacağım, sürümden kazanacağım.” Yok böyle şey. Türk girişimcilerinin sorunu taklitçilik. Komşuda var, biz de aynısını yapalım. Ne olur artık taklidi bırakalım. Başkalarının yaptıklarını değil, yapmadıklarını bulalım, yapalım. Pazarlama değer yaratmakla başlar. Ucuz satmakla değil. Değerin yüksekliği ve kârlılık rekabet düzeyiyle ters orantılıdır. Yaratıcı ve yenilikçi olalım (inovatif) niş (boş) alanlar bulalım ve geliştirelim.
Teşekkür ederiz. Başarılarınızın devamını dileriz.