Hakan Bey merhaba,
E-posta adresinizi muhtemelen bugün göndereceksiniz ama ben sizinle görüşmemizin sıcağı sıcağına yazmak istediğim için bu adresinize yazıyorum. Öncelikle bana ayırdığınız değerli vaktiniz ve hoşsohbetiniz için çok çok teşekkür ederim. Sizin gibi biri ile tanışmış olmak beni çok mutlu etti. Tanışmamızın ötesinde sohbet etme imkanı bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum:)
Özellikle akşamki sıcak muhabbetimizden sonra sizi bir şirketin Pazarlama Müdürü gibi değil de mizacım gereği bir abi gibi yakın gördüğümü, öyle hissettiğimi söylemek isterim. Bu bağlamda saygıda herhangi bir kusur etmemişimdir umarım.
Twitter’da ilk mesajlarımda da yazdığım gibi biz aynı yolun yolcusuyuz. Lakin siz benden 20-0 öndesiniz. Bu bağlamda hem yazılarınızdan hem tecrübelerinizden hem de yazdığınız ve yazacağınız kitaplardan ben ve benim gibilerin öğreneceği çok şeyler var. Üzerimize düşen kendi tecrübelerimizle ve sizlerden öğrendiklerimizi bizden sonra geleceklere aktarmak ve bu sayede önce kendimizi sonra çalıştığımız şirketleri ve neticede de toplumumuzu kalkındırmak. Yani Hz. Mevlana’nın “Bir mum başka bir mumu yakmakla ışığından bir şey kaybetmez” sözünü kendi gücümüzce başka mumları yakmakta kullanmak.
Konuştuğumuz kısa zaman diliminde dahi bana çok güzel ışık tuttunuz. Bu küçük kıvılcımları kendi hayatıma, aile hayatımıza uyarlamaya çalışacağımızı bilmenizi isterim. İş hayatımız süresince de fikir danışabileceğim bir abim olduğunu biliyorum artık. Tekrar teşekkürler.
Sizinle daha geniş bir zaman diliminde de oturup biraz pazarlama, biraz marka, biraz edebiyat, biraz şiir konuşmayı çok isterim. Bana hediye ettiğiniz kitabı okuduğumda şöyle düşünmüştüm: “Şimdi Hakan Bey satışçı mı, pazarlamacı mı, muhasebeci mi, ithalatçı mı, edebiyatçı mı?” Sonra kendimi düşündüm, çok yakınlıklar gördüm. Ben de sizin gibi iş yönetiminin her sürecine dahil oldum, oluyorum, olmak istiyorum ki hedeften kopmadan tüm süreçleri bilebileyim. Sizin bana anlattığınız küçük hikayecikler gibi hikayeleri ben de çok anlatırım; ki bu kısıtlı sürede size anlatmaya fırsatım olmadı. [Özellikle anlattığım bir “köpekbalığı” hikâyem vardır ki benim klasiklerimdendir, herkeslere her ortamda anlatırım:) ] Yeri geldiğinde bir dörtlük gelir aklıma söylerim. Belki de bu yüzden sizi çok sevdim ve yakın hissettim. Aşırı muhabbetimi mazur görün:)
Tüm “samimi” görüşlerim bir yana, tekrar dün akşam için çok çok teşekkür ederim. Zannederim ki en yakın olarak Perakende Günleri’nde karşılaşabiliriz. Muhtemelen müşteriniz çok olur o gün ama yine de selamlaşırız.
Muhabbetlerimle,
Abdullah Nurata